Gaz Türbini ile Çalışan Kamyon: Chevrolet Turbo Titan III

Tarih, “geleceğin icadı” olarak piyasaya sürülüp kısa vakit sonrasında ortadan sükunet içinde kaybolanlarla dolu. Bunların içinde bir de Chevrolet Turbo Titan III yer ediniyor.
Bu kamyon, düzgüsel kamyonlardan fazlaca değişik bir halde tasarlanmıştı. 280 beygir gücündeki kamyon, gaz türbini ile çalışıyordu.
Geleceğin kamyonu olacakken, tarihin tozlu sayfalarına karışan teknolojiler içinde yerini aldı. 1960’larda tasarlansa da bir ihtimal 2060’larda kullanılır, kim bilir!
Chevrolet Turbo Titan III niçin geleceğin kamyonu olarak duyruldu?
1960’lar, ABD’nın otoyol ağlarının genişlediği, uzun mesafeli nakliyenin ehemmiyet kazanılmış olduğu ve otomotiv devlerinin “geleceğin araçları” için yarıştığı bir periyodu temsil ediyor. General Motors da bu yarışta geri kalmamak için Chevrolet Turbo Titan adını verdiği alışılmadık bu projeye imza attı.
Adı kadar iddialı olan bu kamyon, gaz türbini teknolojisiyle çalışıyor, periyodunun fazlaca ilerisinde bir tasarımıyla dikkat çekiyordu.
Soğuk Cenk döneminde gelişen teknoloji, otomotiv endüstrisini de etkilemişti.

Gaz türbini motorları, sessiz emek vermesi ve düşük titreşimiyle öne çıkıyordu. Zamanının ötesinde bir tasarımla akıllarda kalmak isteyen GM ise 1966’da Chevrolet Turbo Titan III’ü sahneye çıkardı.
Turbo Titan III’ün tasarımı, efsanevi Corvette Stingray’in de mimarı olan Bill Mitchell tarafınca geliştirildi. Kamyonun en çarpıcı özelliği, gaz türbininin soğutulması için kullanılan yanar döner farlar ve elektrikli katlanabilir kabin sistemleriydi.
Kabin, sürücü kolaylığı için 75 dereceye kadar eğilebiliyor, fiberglas ve çelik karışımı beden ise aerodinamik verimlilik sunuyordu.
Motor kısmında GT-309 Whirlfire Turbo Power gaz türbini yer alıyordu.

280 beygir gücü ve 875 lb-ft tork üreten bu motor, 33.000 devir/dakika ile çalışıyordu. Sadece bu yüksek devir, şanzımana aktarım için bir indirgeme dişlisi gerektirmişti. Allison MT-42 şanzımanla uyumlu hâle getirilen motor, tork konvertörü olmadan bile verimli bir sürüş vaat ediyordu.
GM, bu sistemle Turbo Titan III’ü saatte 65 mil hızda dizel kamyonlarla aynı yakıt verimliliğine ulaştırdığını iddia ediyordu.
Kabin, periyodu için oldukça lüks sayılabilecek detaylarla donatılmıştı.

Sebebi hâlâ bilinmemesine karşın ikiz kadranlı direksiyon, bir tayyare kokpitini çağrıştırıyordu. FM radyo, halı kaplamalar ve garip koltuklar, kamyonu alışılmadık meydana getiren detaylardandı.
Reklamlarda, “Chevrolet’nin Geleceği” sloganlarıyla tanıtılan kamyon, iyi bir çıkış yakalasa da rakipleriyle yarışmakta zoluk yaşamaya başladı. Özellikşe Ford’un Big Red kamyonuyla yarışmak, bile bile ladesten başka bir şey değildi.
Big Red, 600 beygir gücündeydi.

Üstelik kamyonun içinde dahili mutfak ve banyo bile vardı! Chevrolet’nin kamyonu ise günümüze kadar ulaşmayı başaran Big Red’in aksine, 1960’ların sonunda “Temiz Hava Yasası”nın getirmiş olduğu emisyon kısıtlamaları ve yüksek yakıt tüketimiyle rafa kaldırıldı.
1970’lerde ise tamamen ortadan kaybolan Turbo Titan III, GM’in arşivlerinde bile izine rastlanmayan prototip olarak kaldı. Tahminlere göreyse vasıta, parçalanarak imha edilmiş.
Big Red olmasaydı, Turbo Titan başarıya ulaşmış olur muydu?

Ford’un meşhur Big Red’i olmasa da, Chevrolet’nin kaderi yüksek olasılıkla değişmezdi. Bundan dolayı Turbo Titan’ın en büyük düşmanı Ford değil, gaz türbini motorlarının yapısal sorunlarıydı. Bu motorlar, durağan(durgun) hızda verimli çalışsalar bile kent içi ya da düşük hızlarda aşırı yakıt tüketiyordu.
Ek olarak dizel motorlar, ağır araç pazarında aslına bakarsanız bir egemenlik kurmuştu. Düşük yakıt, dayanıklılık ve geniş servis ağından dolayı nakliye şirketleri için gaz türbinli bir kamyon tercihi, mantıksız olurdu.
Üstelik yüksek maliyet, bu aracın seri üretime geçmesinin önünde büyük bir engeldi. Big Red’le aynı sınıfta olmayan, 1963’te üretilen binek otomobil Chrysler Turbine Car da yüksek maliyet ve teknik problemler sebebiyle yalnız 50 tane üretilmişti. Kısaca problem, rakipte de değildi.
Otomotiv endüstrisinin sınırlarını zorlayan bu tasarım, periyodunun ötesinde bir vizyon sunuyordu. Gaz türbini ise bu tasarımın önündeki kim bilir tek engeldi…



