Yapay Zeka

Suni Zekâ ile 2050 Yılındaki Distopik Türkiye’yi Resmettik!

Demokrasinin oldukca uzun senelerdir işlemediği bir Türkiye düşünün. Paralel evrendeki alternatif versiyonumuzun geleceğinde yaşandığını varsaydığımız bu senaryoda işler {hiç de} iyi gitmemiş.

Alternatif evrendeki Türkiye’nin distopik filmlerdeki/kitaplardaki ortamlardan bir farkı yok. İnsanlar mutsuz, yaşam pahalılığı var, otoriter bir rejim hakim.

Hak, hukuk, hakkaniyet artık yok; muhaliflerin yönetimde olması yasak. 30 senelik tek adam rejiminin arkasından başa geçen yeni diktatör, önceki diktatörün akrabası ve 20 senedir ülkenin başlangıcında.

Not: Senaryoyu büyük seviyede GPT-4’e yazdırdık. Çizimleri ise Leonardo.Ai ve Midjourney’e tasarlattık.
Daha ilkin “Paralel Evrendeki Ütopik Türkiye”yi resmetmiştik:

Bu evrendeki Türkiye oldukça çağdaş ve insanların rahatlık içinde olduğu bir ülkeydi (Tamamen editöryal bir kurguyla hazırlanmıştı).

Şimdiyse karanlık ihtimale, “Paralel Evrendeki Distopik Türkiye”ye bakıyoruz. Bu senaryo, suni zekâ modeline ilişik.

2050 senesinde Türkiye, distopik bir alternatif evrende içeriyor. Teknolojik ilerlemeler muhteşem boyutlarda fakat bu ilerlemeler insanlık için ümit vaat eder bir halde değil.

Dünyanın bu bölgesinde, insan hakları ve demokrasi kavramları büyük seviyede aşındı, çevre ve iklim krizi ise belirgin bir halde sertleşti.

Türkiye, “Büyük Teknokrasi” isminde olan bir yönetim sistemine geçiş yapmış oldu.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Bu sistemde, büyük teknoloji şirketlerinin neredeyse sınırsız gücü var. Devlet, günlük yaşamın her yönünü dijital olarak izlerken, insanoğlu da çoğunlukla “Akıllı Vatandaşlık” programı vesilesiyle bu nezaret ağına dahil oluyor.

Bu program, günlük aktivitelerini ve toplumsal puanlarını izleyerek ve yöneterek vatandaşlarına “iyi vatandaşlık” için mükafatlar sunuyor.

Ekonomik yar daha da derinleşmiştir. Seneler ilkin en büyük 20 iktisat içinde yer edinen Türkiye, artık ilk 30’da bile değil.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Enflasyon hiçbir süre açıklanmıyor. Malum tek şey, fiyatların devamlı arttığı. Teknolojik elitler ve onların çevresindekiler büyük şehirlerde lüks içinde yaşarken, kırsal bölgelerde ve daha azca gelişmiş şehirlerde yaşayanlar ciddi şekilde fakirleşti.

Bazıları, teknokratların “Veri Çiftlikleri”nde, şu demek oluyor ki insanların bilgili olarak karmaşık veri işlemi ve suni zekâ eğitim görevlerine ayrılmış olduğu yerlerde yaşamak için gönüllü olmuştur.

Çarpık binalar, gri betonlar tüm şehri kaplamış durumda. Üstelik 15 yıl ilkin yaşanmış olan Büyük İstanbul Depremi’ne karşın ders alınmamış ve çarpık kentleşmeye devam edilmiştir.

Çevre kirliliği ve iklim değişikliği, yaşamı giderek daha zor hale getiriyor.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Artan sıcaklıklar, çoğu zaman içme suyu sıkıntısı, kuraklık ve sık sık enerji kesintileri yaşanmış olan geniş bölgeler yaratıyor. Ülkenin kıyıları, deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle büyük seviyede yok oldu ve birçok şahıs iç bölgelere göç etmek mecburiyetinde bırakıldı.

Hava kirliliği o denli yoğun ki insanoğlu maskeyle dolaşmak zorunda kalıyor. Hava kirliliğine bağlı sebeplerden dolayı hastaneler dolup taşıyor.

İnternet özgür bir data deposu olmaktan oldukca, hükümetin ve teknoloji şirketlerinin denetim etmiş olduğu bir alan haline geldi.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Her ne kadar bu durum karşısında direnen bazı gruplar olsa da çoğunlukla sansürlenmiş yada sessizleştirilmişler. Bununla beraber, bazılarının bu baskıyı aşmayı başardığı ve direniş hareketlerini canlandırdığı söylentileri dolaşıyor. Sadece bu isyanların ne kadar etkili olduğu yada ne kadar süreceği bilinmiyor.

Bu distopik Türkiye, bununla birlikte tutarsız bir yer. Şundan dolayı tüm bu sıkıntılara karşın, insanların hâlâ beraber olma, sevdiklerini koruma ve daha iyi bir dünya için ümit etme ve savaşım etme kapasiteleri var. Bu direnişin nereye varacağı hemen hemen bilinmese de ümit ışığı sönmüş değil.

Türkiye’nin başlangıcında olan önder, “Büyük Teknokrat” olarak anılıyor.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Bu şahıs, geniş yetkilere haiz olan ve teknoloji şirketlerinin en üst düzey yöneticileri arasından seçilen bir figür. Teknolojik elitler içinde en parlak ve becerikli olarak kabul edilen Büyük Teknokrat, hem devletin hem de büyük teknoloji şirketlerinin faaliyetlerini koordine ediyor.

Büyük Teknokrat, veri bilimi ve suni zekâ mevzusunda önde gelen bir uzman. Enerjisini, bireylerin yaşamlarının her yönünü denetim etme ve yönlendirme kabiliyetinden alıyor.

Toplumun tamamını yönetmek için karmaşık algoritmalara dayalı bir yönetim sistemi kullanan bu önder, kararlarını veriye dayalı “nesnel” kriterlere dayandırdığını iddia ediyor.

Büyük Teknokrat’ın liderliği, şeffaflıktan uzak. Teknoloji şirketlerinin ve devletin iç işleyişine dair bilgiler, vatandaşlardan büyük seviyede saklanıyor.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Bununla beraber, liderliği devamlı olarak “iyi vatandaşlık” konseptini teşvik ediyor ve toplumun her kesimini devamlı seyretme ve değerlendirme sistemini normalleştiriyor.

Büyük Teknokrat, son aşama karizmatik ve ikna edici bir figür. Sadece, onun liderliği altındaki Türkiye’de, hakların ve özgürlüklerin aşındığı ve demokratik süreçlerin büyük seviyede ortadan kalktığı bir gerçek.

Hükümetin ve teknoloji şirketlerinin birleşik gücü, bireylerin yaşamlarını asla olmadığı kadar denetim altına alıyor ve alternatif görüşlerin bastırılmasına yol açıyor. Hatta hükûmet yanlısı halk, bir muhalifi kolayca suç duyurusu ederek onun yakalanmasını sağlayabiliyor.

Hükûmet, Mars’a gönderilmiş olduğu uzay aracıyla ve elinde bulundurduğu nükleer bombaların sayısıyla övünüyor.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Halkın mühim bir kesimi tarafınca destekleniyor. Şundan dolayı gösterim organlarının tamamı devletin elinde. Halk bir tek bu yayınlardaki bilgilerle besleniyor. Muhalifler ise gizli saklı ve kaçak yayınlarla iletişimde kalabiliyor.

Yabancı uygulamaların ve sitelerin bir çok yasaklı. Bir tek devletin yaptıklarını kullanmanıza izin veriliyor. İnternetteki her yazışmanız devlet tarafınca izleniyor. Ülkeden çıkış yasak. Kaçmaya çalışırken yakalananlara idam cezası veriliyor.

İstiklal Caddesi, bir zamanlar İstanbul’un kalbi ve en canlı caddesi olmuştu. Sadece 2050’de alternatif evrende, bu cadde de büyük değişimlere uğradı.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Büyük demografik değişiklik yaşandı ve İstiklal Caddesi’nin zamanı binalarının tamamı estetikten yoksun tabelalarla kaplandı. Bununla beraber, caddenin atmosferi artık oldukca daha sessiz ve kontrollü.

İnsanların gruplar halinde gezdiği, müzisyenlerin sokakta çaldırmış olduğu ve insanların spontane etkinlikler düzenlemiş olduğu günler çoktan geçmiş benzer biçimde görünüyor.

Caddelerde ilerledikçe, büyük ekranlar ve holografik reklam panoları vatandaşlara devamlı olarak şehrin güvenlik müdürünün mesajlarını ve “Akıllı Vatandaşlık” programının teşviklerini gösterir.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Yüzünden hiddet eksilmeyen müdürün hologramları, şehrin dört bir yanında halka korku salıyor.

Her insanın hareketleri izleniyor ve çözümleme ediliyor, ve halka açık alanlarda toplanmanın sıkı denetim altında olduğu bir atmosfer var.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Sokaklarda dolaşan terbiye bekçilerinin yetkileri oldukca fazla. Herhangi bir hükûmet eleştirisi yaptığınızı duyarlarsa yargılanmadan içeri atılabilirsiniz.

Toplu ulaşımlarda adım atacak yer yok.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Caddelerde yürümek imkansıza yakın. Birbirinin dilini anlamış olmayan oldukca fazla insan var. İnsanların suratı daima asık. Sadece, İstiklal Caddesi’nde umudun tamamen yok bulunduğunu söylemek yanıltıcı olur.

Direniş grupları, gizli saklı mesajları grafiti sanatı vesilesiyle ve yüksek teknolojili sistemlerin bakış açısından kaçan öteki yaratıcı yöntemlerle iletiyorlar.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Bazı eski kafeler ve barlar, direnişçilerin buluşmuş olduğu ve planlar yapmış olduğu bölgeler olarak hala işlev görüyor. Ve kim bilir en önemlisi, insanoğlu hala bir araya geliyor, hikayeler konu alıyor ve beraber daha iyi bir gelecek umuduyla savaşım ediyorlar. Kısaca, İstiklal Caddesi’nin kalbi hala atıyor – bir tek birazcık değişik bir ritimle.

2050’deki distopik alternatif evrende, Türkiye’de seçim süreci büyük seviyede değişti.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Seçimler, teknoloji şirketlerinin denetimi altında ve Büyük Teknokrat’ın nezarete altında “Dijital Seçimler” olarak gerçekleştiriliyor. Bu, tüm seçim işlemlerinin çevrim içi ve dijital olarak yürütülmesi anlamına geliyor.

Oylar, “Akıllı Vatandaşlık” programının bir parçası olarak bir dijital platform üstünden veriliyor. Her yurttaş, kimlik doğrulama sürecinden geçtikten sonrasında oy verme hakkına haiz. Sadece, bu süreç, hükümetin ve teknoloji şirketlerinin seçim sürecini etkileme ve hatta manipüle etme kabiliyeti yarattı.

**2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!
**

Mesela, toplumsal puanlama sistemine dayalı bir mekanizma, bireylerin oy kullanma haklarını ve seçimlere katılım oranlarını etkileyebiliyor. Daha yüksek toplumsal puanlara haiz olanlar, öncelikli oy hakkı benzer biçimde bazı avantajlara haiz olabilirken, düşük puanlara haiz olanlar oy kullanma haklarını kaybedebilir.

Bu durum, seçim sürecinin demokratik olmaktan oldukca uzak bulunduğunu gösteriyor. Adayların belirlenmesi süreci de saydam olmaktan uzak. Büyük Teknokrat ve onun teknoloji şirketlerinden oluşan danışma kurulu, adayları belirliyor ve halkın adaylar üstünde herhangi bir tesiri olmuyor.

Seçimlerin neticeleri ise çoğu zaman şaibeli oluyor.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Oy sayımı, algoritmalara dayalı otomatik bir süreçle gerçekleştiriliyor, bu da manipülasyon ve hile yapma ihtimalini artırıyor. İktidar partisinin devamlı olarak seçimleri kazanması ve muhalefetin sesinin çoğunlukla bastırılması, bu durumun bir göstergesi.

Sadece direniş grupları, bu duruma karşı çıkmak ve gerçek demokratik süreçlerin geri getirilmesi için savaşım etmek adına hala çaba sarf ediyorlar.

Bu şekilde bir Türkiye’deki yaşlı bir adam, odasında saklamış olduğu yasaklı kitabın arasına sıkıştırdığı bir fotoğraf bulur.

2050 Yılındaki Distopik Bir Türkiye Nasıl Görünürdü? Yapay Zekâ ile Resmettik!

Adı, fotoğrafları, görüşleri, heykelleri yasaklanmış olan bir liderin fotoğrafıdır bu. Torunu, yaşlı insanın odasına girer ve “Dede, bu kim?” der. Yanıt bile veremez yaşlı adam.

-SON-

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu