Rezillikten Kült Olan Filmler #3: Dünyayı Kurtaran Adam

Bazı filmler derhal her açıdan kusursuza yakın olmalarıyla tarihe geçer, en iyi filmler listelerinde üst sıraları paylaşırlar. Bu serideki filmler ise öyleki değil. O denli kötüler ki bir noktadan sonrasında sırf o filmin kafasını yaşamak için ekranın başından ayrılmıyorsunuz.
İyi filmleri hepimiz esasen konu alıyor. Webtekno olarak sizler için fena fakat kendine gore bir seçimi olan filmleri anlattığımız bu seride en iyi fena filmleri, rezilliğin altına vurup saçmalığıyla kült haline gelmiş yapımları ele alıyoruz.
Seride yer edinen üçüncü filmimiz ise bu topraklardan çıkan bir yapım, en azından kısmen ülkemizin topraklarından çıkan diyelim. Yeşilçam’ın telif benzer biçimde mevzulara çok da fazla kafayı takmadığı, Lucas’ın ise tam olarak Yeşilçam’ın bilincinde bile olmadığı yıllardan kalma filmimiz Dünyayı Kurtaran Adam, süre içinde gittikçe daha popüler hale geldi.
Ya bir uzay filmi de biz mi çeksek?
Cüneyt Arkın, Türk Sineması içindeki en büyük aksiyon yıldızlarından biridir, hatta pek fazlaca kişiye gore de en büyük aksiyon yıldızı ve jöndür. Kendisi bir dönem hangi filmimizde oynasa kapalı gişe oynatan bir erkek oyuncu olarak sık sık yönetmen Çetin İnanç ile beraber kamera karşısına geçiyordu.
Bilhassa absürd yapısıyla malum Dünyayı Kurtaran Adam filminin senaristliği da Arkın’ın kaleminden çıkmıştı. Aslına bakarsan İnanç ile Arkın arasındaki anlaşmanın bir şartı da senaryoların meşhur oyuncunun elinden çıkması idi.
Filmin mevzusu ise oldukça basitti: İki Türk pilot bilinmeyen bir gezegene düşerler. Bu gezegende bilinmeyen tehlikeler ile karşı karşıya gelir. Bu da yetmezmiş benzer biçimde bu gezegende Dünya’yı tehdit eden bir düşmanla karşı karşıya gelirler. Film süresince abuk durumlara düşen kahramanlarımız netice olarak gezegenimizi bir ekip peluşlardan ve acayip süngerlerden kurtarırlar.
Yağmur yağdı bu şekilde oldu

Çetin İnanç, film hakkında daha ilkin yapmış olduğu açıklamalarda “Filmimizde görünenlerin haricinde, aslolan daha güzel dekorlar hazırlayıp Kilyos’a kurmuştuk. Işıklı mışıklı uzay gemileri yapmıştık. Gece yağmur indirmiş, ertesi gün bir gittik ki, hiçbir şey kalmamış sabaha” demişti. Setin dağılmasının üzerine ekip, “Bari atmosferi yansıtsın” diyerek Kapadokya’ya gitmeye karar verdi.
Filmimizde bilhassa Yıldız Wars’tan alınan görüntüler kendisini fazlaca belli eder. Hatta bu yüzden filme “Turkish Yıldız Wars/Türk Yıldız Wars’ı” adı verilmiştir. İnanç bu görüntüler için de “Bana diyorlar ki, ‘filmin yarısını Yıldız Wars’tan araklamışsın.’ Bir kere on altı ayrı filmden, belgeselden görüntü kullandım ben, diğerlerini çakabilmişler mi? Yok. Yıldız Wars’un da anlaşılacağını bile bile koydum. Örnek teşkil etmesini istiyordum” der.
Filmimizde peluş yaratıkçıklarımızın aslına bakarsak efektlerle daha korkulu gözükmesi sağlanacaktı sadece eldeki imkansızlıklar bu durumu olanaksız kıldı. Filmin meşhur tek tekmeyle uçan ve patlayan kayaları ile ilgili de İnanç “Yaratıkların dayanamadığı tek güç, insan gücü” diyerek açıklarken, “Mevzu birazcık karışık gelebilir, tam anlaşılmayabilir, ben bile anlamıyorum esasen” der.
Gelelim filmimize

Gelme gelelim de iyi mi gelelim, neresinden gelelim? Beyaz perdede film yapmak fazlaca ciddi bir çaba gerektirir. Maddi kaynaklarınızın olması, o kaynakları doğru yönlendirmeniz ve fazlaca büyük süre ayırmanız gerekir. Bu filmimizde teknik olarak hiçbiri olmadığı için film bir noktadan sonrasında eldeki araç-gereç ile yapılabilecek işi değerlendirmeye dönüşüyor. En azından filmi izlerken eğleniyorsunuz ve önünüze konan yemeğin cıvık değil aşure bulunduğunu anlıyorsunuz. En azından yazı dizimizin öteki iki filmimizde olduğu benzer biçimde kendinizi vurasınız falan gelmiyor.
Film oyuncuların isimlerinin yer almış olduğu bir jenerik ile başlıyor. Sonrasında da uzun uzun Yıldız Wars’tan alıntı görüntüler seyrederken bir taraftan da filmin evreni hakkında arka plan bilgilerini alıyoruz. Dune serisinden ve başka eserlerden de esintiler içeren ifade bitmek bilmiyor.
“İnişe geçiyorum”

Filmin “İnişe geçiyorum” repliği tam olarak bu durumun göstergesidir. Aşırı basit bir kaska iki kablo takan başrol oyuncuları, uzayda çatışmaktadır. Başrol oyuncuları “İnişe geçiyorum” dedikten sonrasında öne eğiliyor. Arka planda Yıldız Wars oynamaya devam ediyor. Karakterlerimiz bu esnada “Uzay hızını aşmaya” hazırlanıyor.
Filmimizde devamlılık arıyorsanız aramayın, gerek yok öyleki şeylere bu sebeple. Uzay gemisiyle düştükleri gezegende uzay gemileri ve hatta kaskları olmadan ayılan karakterlerimiz, bu durumu fazlaca basit karşılayarak hareket ediyorlar.
Kapadokya’yı gezerken Mısır hiyerogliflerini ve piramitleri falan gören iki kahramanımız, “atom savaşları” ile Dünya’nın patlamış olabileceğini söylüyordu. Ayrıca ikili, gezegene ilk düştüklerinde gezegenden iyi mi kurtulacaklarını değil de gezegende hanım olup olmadığını sorguluyor. Futurama’dan ilkin nüfusu bir tek kadınlardan oluşan gezegen fikri var filmimizde. Vizyon desen var şu demek oluyor ki.
Thor Ragnarok işine bak kardeşim

Filmimizde bu gezegene sağdan soldan bir ekip garibanlar düşüyor, bu tarz şeyleri alıp gladyatör dövüşü benzer biçimde birbirleriyle mücadeleye zorluyorlar. Cüneyt abimiz Thor’dan daha karizmatik bir abi olduğundan yeterince yumruk ve tekme atarak yoluna devam ediyor.
Şişman iskeletlerle falan da dövüşen ikilimiz hemen sonra da haksızlığa baş kaldırıp dövüşü dağıtır sadece peşlerine normal olarak birileri düşer. Böylece filmin baş kötüsü olan “Büyücü”, sonunda Dünya’yı ele geçirebilecektir.
Power Rangers yokken biz vardık

Büyücü bizim ikiliyi yakalamaya çalışırken bizimkiler de büyücüyü bulmaya çalışır. Bu esnada da, seneler sonrasında Power Rangers serisinde de göreceğimiz suretiyle bir ekip insanları yaratıklara çevirip kahramanlarımızın üstüne salıyor. Sonrasında ise bir halde iki taraf bir araya geliyor.
Büyücünün sarayında ortalık karıştıktan ve baş karakterlerimiz bir otomobil dayak attıktan sonrasında yakalanıyor ve bir ekip işkencelere maruz kalıyor. Bu esnada bir ekip aşırı anlam ifade etmeyen konuşmalar geçiyor normal olarak. Kraliçe de Aytekin Akkaya abimizi ayartamadığı için böceğe dönüştürüldükten sonrasında her şey daha bildiğimiz Cüneyt Arkın filmlerine dönüşüyor.
+9 İtemleri dizip gidelim

Hacı Bektaş Veli türbesinin uzay şubesine gidip sonrasında bir ekip Hristiyan ikonlarını da gördükten sonrasında Cüneyt abimize diyorlar ki “İşte bir tane altın beyin ve bir tane de kılıç var, zamanında eski insanların detayları gücü hep burada. Atom Savaşı sonrasında insanları radyasyondan korumuş olan dağı eritip de kılıç yapmıştık onu da alırsan döversin Büyücü’yü” diyorlar. O da gidip herkesi teker teker döverek aşama kaydediyor.
Alevli malevli olmasa da +9 itemleri dizen Cüneyt abi dayak ata ata aşama kaydediyor. Gel gör ki son anda arkadaşından kazık yiyor, arkadaşı zira Boromir’e bağlamış şekilde gücü yok etmek yerine düşmanlarına karşı kullanma ardında.Netice olarak kılıç ve beyne dokunan sihirbaz istediğini yapabilecek güce haiz oluyor.
Geliyor gelmekte olan

Büyücü’nün kurduğu tuzakta arkadaşını kaybeden Cüneyt Arkın, intikam almak suretiyle derhal hazırlık yapıyor. Orta büyüklükte bir dağ, internette yaptığım on dakikalık araştırmaya gore aşağı yukarı 100 kilometreküp bir hacme haiz. Bu da dağın tunçtan olması durumunda ortalama olarak 8,6 milyon tonluk ağırlığın sıkıştırıldığı tek bir kılıç yapar.
Cüneyt Arkın bu kılıcı ve beyini tek bir potada eritip kendi maharetli ellerine eldivenler yapar. Bu eldivenlerle bir vurup 10 bin sayar, Dark Souls oynar benzer biçimde zıplayarak ve yuvarlanarak herkesi döver. En sonunda da yeterince peluş hayvan dövdükten sonrasında Büyücü’ye ulaşır.
Sünnet evladı asası ve kartondan dev shurikenler ile hücum eden büyücü en sonunda Cüneyt abimizden bir otomobil dayak yer, ya ne olacaktı ki? Daha filmin isminde sürprizbozan var. Büyücü’yü ağzına vura vura ikiye bölen Cüneyt Arkın böylece Dünyayı Kurtaran Adam olur. Millenium Falcon’a atlar ve Dünya’ya döner.
Dünyayı Kurtaran Adam hakkaten de o denli fena müdür?

Senaryo anlamında baktığımız süre Dünyayı Kurtaran Adam aslına bakarsak kötü bir düşünce üstüne kurulmamıştır. Filmin evren kurgusu dikkat çekicidir. Geçmişte parçalanmış olan Dünya aslına bakarsak yine aynı döngüde ilerlemektedir. Film içinde de bu evrendeki işleyiş tanıtılır.
Diyalogların fazlaca güçlü olmaması, sürenin bütçe yetersizliğinden dolayı kısa tutulması sebebiyle ikili ilişkilerin yeterince işlenememesi benzer biçimde sorunları vardır. Yıldız Wars benzer biçimde bir yapımın teknik ve maddi imkanlarına haiz olmamasından dolayı sıkıntılar yaşar.
Gene de Dünyayı Kurtaran Adam bir kült haline gelmiş, gezegenin dört bir yanında festivallerde gösterilmiş bir yapım olmayı başardı.



