Cloverfield Hastalığının Bilimsel Açıklaması Nedir?

Cloverfield, 2008 senesinde gösterime girdiğinde genel olarak izleyiciler tarafınca beğenilmiş olsa da filmi bilhassa beyazperde salonunda izleyen hepimiz için bunu söylemek pek mümkün değil. Bundan dolayı filmi izleyen birçok şahıs rahatsızlandığı için beyazperde salonunu terk etmek mecburiyetinde bırakılmıştı.
2008 senesinde gösterime giren ve el kamerasıyla çekim tekniğinin kullanıldığı Cloverfield, genel olarak hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafınca beğeniyle karşılanmıştı. Sadece filmi seyreden birçok seyirci, mide bulantısı şeklinde rahatsızlıklar yaşamıştı.
Mett Reeves’in yönetmenlik koltuğunda oturmuş olduğu bu filmin izleyiciler üstünde yarattığı bu rahatsızlığa Cloverfield hastalığı (Cloverfield illness) adı verilmişti. Peki, filmin izleyiciler üstünde bu rahatsızlığa sebep olmasının arkasındaki sebep neydi?
Bilime bakılırsa Cloverfield hastalığının sebebi
Cloverfield, New York’ta yaşayan bir grup arkadaşın, aralarından bir kişinin yurt haricinde çalışmaya gitmesini kutlama amacıyla toplanması ve gruptan bir kişinin el kamerasıyla tüm olan bitenleri kaydetmesiyle başlıyor. Denizden gelen gizemli bir yaratığın şehre saldırmasıyla filmimizde gidişat yükselirken tüm olan bitenleri Hud ismindeki bu karakterin el kamerasından izlemeye devam ediyoruz.
Bir dönem korku filmlerinde sıkça kullanılan el kamerası tekniği, seyrettiğimiz görüntülere bir doğallık katıyor. Doğal bu doğallık korunmak istediği için görüntüleri seyrettiğimiz el kamerası bir fazlaca sallanıyor ve bu da beyne oldukça karışık sinyaller gönderilmiş olduğu için Cloverfield hastalığı isminde olan durumu ortaya çıkarıyor.
Screen Rant’ın WebMD’den aktardığı haberine bakılırsa Türkçede vasıta/taşıt tutması olarak kullandığımız “motion sickness”, beynin içkulak ve gözlerden karmaşık mesajlar alması sebebiyle yaşanıyor. Vasıta tutmasında bulantı, kusma, baş ağrısı ve terleme şeklinde emareler görülüyor.
Cloverfield’ı beyazperde salonunda izleyen izleyiciler, koltuklarında durağan(durgun) bir halde otururken içkulak, beyinle iletişime geçiyor. Kameranın devamlı hareket etmesi ise seyircilerin sanki devamlı sağa sola koşturduğu, hareket ettiğinin mesajını veriyor. Taşıt tutmasına yatkın olan kişiler için beyinlerinin almış olduğu tüm bu karmaşık mesajlar naturel olarak büyük bir soruna sebep oluyor.
Doğal bu, Cloverfield’a hususi bir durum değil. El kamerasıyla çekim tekniği, bir dönem korku filmlerinde sıkça kullanılıyordu. Bu teknikte görüntülerin doğallığının korunması ve seyirciye korkuyu, gerilimi hissettirmek için kameranın hareket etmesi oldukça mühim. Sadece Cloverfield’da el kamerasının hareketleri birazcık fazla olmuş olabilir.



