Eşkıya Filminin Akıllara Kazınan Replikleri

Pek fazlaca kişiye gore Türk sinemasının tekrardan doğuşunu başlatan film olan Yavuz Turgul’un yönettiği ve başrolünde Şener Şen ile Uğur Yücel’i izlediğimız Eşkıya filmi hikayesi, oyunculukları ve müzikleriyle unutulmazlar içinde fakat en o kadar da replikleriyle dimağımızda. İşte Eşkıya filminden hafızalara kazınan en iyi replik ve diyaloglardan bazıları.
Yıl 1996. Hususi tv ve radyoların sayısı hızla artmış, insanoğlu beyazperdeye gitmez; gitse bile Hollywood filmlerini izler olmuştu. Şaşalı Türk sineması periyodu bitti şeklinde görünüyordu. Derken gösterime bir film girdi, Eşkıya. Yavuz Turgul’un yönettiği, başrollerinde Şener Şen ve Uğur Yücel’in olduğu bu film hem Yeşilçam’ın eleştirel ruhunu yansıtıyor hem en derin duygularımıza dokunuyor hem de tüm bu tarz şeyleri çağdaş şehrin karmaşası içinde anlatıyordu.
Eşkıya filmi pek fazlaca şahıs tarafınca Türk sinemasının tekrardan doğuşunun başlatan yapım olarak kabul ediliyor. Eşkıya filmi ile beraber Türk seyircisi tekrardan beyaz perdede yerli film seyretme alışkanlığı kazanmıştır ve bugün her yıl sayısız film meydana getirilen yerli endüstrimizi doğurdu. Eşkıya filmi hikayesi, oyunculukları ve müzikleriyle unutulmazlar içinde yerini alan ve bugün bile en iyilerden bir tanesi olarak kabul edilen bir yapım. İşte Eşkıya filmindeki en etkisinde bırakan replik ve diyaloglardan bazıları.
En etkisinde bırakan Eşkıya replik ve diyaloglarından bazıları:
Anlarım ki dünyaya küsmüş…
- Mahmut: Niçin buradasın biliyor musun? Keje’nin yanına gidip konuşacaksın. Eğer Keje seninle de konuşmazsa anlarım ki dünyaya küsmüş, kimseyi istemiyor. Kendini diri diri mezara gömmüş.
- Baran: Ya konuşursa?
Sen mahpusa gittikten sonrasında seviye bozuldu eşkıya. Kötüler bu işte galip geldi. Ezilenler ezildi.
Aslolan fenalık başka yerde…

- Baran: Sen de gel benimle. Kurda kuşa yem olacaksın Ceren Ana.
- Ceren Ana: Kurt ve kuş bizdendir oğul. Aslolan fenalık başka yerde.
Biz hapisteyken iki Kemal tanırdık. Biri Mustafa Kemal, diğeri Dodo Kemal. Dodo Kemal, çocuk yaşta bir mahkumdu. Katildi. Her sabah erkenden kalkar, gazeteleri ilkin o alır, deli şeklinde çevirirdi. Af haberi arardı. Senelerce af haberi aradı. Sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, yedi gün sonrasında birini öldürüp yeniden hapse düştü Dodo Kemal. Sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor.
Iyi mi bulacaksın?…

- Cumali: Sen İstanbul’a niye geldin emmi?
- Baran: Birini arıyorum.
- Cumali: Nerde o biri?
- Baran: Bilmiyorum.
- Cumali: Iyi mi bilmiyorum?
- Baran: Nerde bulunduğunu bilmiyorum.
- Cumali: E iyi mi bulacaksın koca istanbul’da?
- Baran: Bulacağım.
- Cumali: Ya bu şehirde 10 milyon insan yaşıyor be amca.
- Baran: Gerekirse 10 milyonunun da yüzüne bakacağım.
Beni hapiste vurdular Keje, ölmedim. Hastalandım, bir ciğerimi orda bıraktım gene ölmedim. Oldukca dövdüler beni, kan kustum fakat ölmedim. Yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım. Şimdi bana dediler ki kimse sesini duyamıyormuş. Susmuşsun… Benimle de konuşmayacak mısın Keje. Sesini duyamayacak mıyım?
Hepimiz düşmandır…

- Baran: Niye tabanca taşıyorsun, düşmanın mı vardır?
- Cumali: Burası İstanbul, düşmanın olması gerekmez. Hepimiz düşmandır.
Bizim oralara benziyor…

- Baran: Burası neresi?
- Cumali: İstanbul.
- Baran: İstanbul ha!
- Cumali: Neresi olacak ki?
- Baran: İstanbul ha, buradan görünüşü bizim oralara benziyor. Ovalar, dağlar, şehirler vardır. Cudi’nin tepesindeyim sanki!
Ben ömrümce bu dakika için yaşamışım. Artık ne olursa olsun önemi yoktur. Seni gelip alacağım. Beni bekle Keje.
Bu kent hapishane…

- Cumali: Ya nerdesin be amca ya? Bak bu kadar insan merak ettik seni ya, kayboldun sandık.
- Baran: E kayboldum gardaş.
- Cumali: İyi halt ettin. Iyi mi buldun burayı?
- Baran: Yav eski usullerle, iz sürdüm. Bu kent hapishane Cumali. Nefes alamıyorum. Hayvan ölüsü şeklinde kokuyor. Koğuşlar bu şekilde kokardı.
Birini bilirim. Adı Baran. Babasını aşiretin reisi mayına yolladı, öldürdü. Baran da ağasına isyan edip dağa çıktı. Baran fazlaca genç o süre. Bir kıza da sevdalı. Müthiş nişancı. İşte şu şekilde bir dağdı gittiği, yaman bir dağ. Ağanın adamı olan eşkıyalarla savaştı o süre. İşte bu dürbünle onları bulup bastı kurşunu.
Kaldı mı artık dağlarda eşkıya emmi? Eşkıya artık şehirde.
Bu sebeple aşıktım ben…

- Baran: Bana niye ihanet ettin Berfo?
- Mahmut: İhanet ha? Demek sen benim yaptıklarıma ihanet diyorsun. Peki, iyi öyleki olsun. Şimdi ben sana şu şekilde desem. Ben bu tarz şeyleri yaptım; bundan dolayı aşıktım ben. Şu demek oluyor ki vurulmuştum. Ölüyordum aşkımdan. Bunun üstüne kim bana ne diyebilir ha? İhanet mi? Aşkım için yaptım ulan! Ahlaksızlık mı? Evet, yaptım. Ben en yakın arkadaşımı, seni, jandarmaya suç duyurusu etmiş adamım. Sen yapabilir miydin benim yaptığımı ha? En sevgili arkadaşına ihanet edebilir miydin? Onu jandarmaya suç duyurusu edebilir miydin? Arkadaşının altınlarını çalabilir miydin? O altınlarla arkadaşının sevilmiş olduğu bayanı anasından babasından satın alabilir miydin? Fakat ben yaptım, aşkım için. Şimdi söyle bana, hangimizin aşkı Keje’ye daha büyük ha? Hangimizin? Hangimiz Keje için bu kadar günaha girmeyi göze alabildi? Bu aşk için ben cehennemde yanmaya hazırım. Ya sen?
Sen dönene kadar…

- Baran: Daha ne kadar yaşarım bilmiyorum; fakat son nefesimi vermeden senden vazgeçmem. Her şeye karşın bigün, bigün çıkıp gelebilirim Keje.
- Keje: Ben susarım Baran, sen dönene kadar.
Ben ölecek miyim?

- Cumali: Ayaklarımda bir ısı var. Yukarı doğru çıkıyor. Ne bu? Sen fazlaca vuruldun bilirsin eşkıya, ben ölecek miyim? … Oldukca korkuyorum eşkıya, beni bırakma. Oldukca korkuyorum.
- Baran: Korkma, bir tek toprağa gideceksin. Sonrasında toprak olacaksın. Sonrasında sularla beraber bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin. Çiçeğin özüne bir arı konacak. Bir ihtimal, bir ihtimal o arı ben olacağım.
Bir çocuğun hayatına karşı Keje ha? Bir hayata karşı Keje!

Sevdanın karşısında ne önemi var yaşamın?
- Baran: Çocuk öldü. Verdiğin şey düzmece çıktı. Niye?
- Mahmut: Anımsar mısın çocukken seninle kındık oynardık. Hep ben seni yenerdim. Sen bigün bile niçin hep ben yeniliyorum diye sormadın. Ben hep aldattım.
- Baran: Çocuğun öleceğini biliyordun, niye yaptın?
- Mahmut: Çocuğun ölümünün ne önemi var? Keje’yi alıp gitseydin aşkın için bir şey yapacaktın; fakat sen Keje’yi bir insan hayatına feda ettin. Sevdiğin bayanı kıytırık bir herifin yaşamı için harcadın gitti. Oysa o hanım seni bir yaşam boyu bekledi. Yaşamın sevda karşısında ne önemi var?
- Baran: Doğru, sevdanın karşısında ne önemi var yaşamın?
Geliyorum eşkıyalar, geliyorum!

Türk sinemasının tekrardan doğuşunu başlatan en mühim yapımlardan bir tanesi olan Eşkıya filminin en etkisinde bırakan diyalog ve repliklerinden bazılarını listeledik. Elbet bu sıralama fazlaca daha uzun olabilirdi. Eşkıya filminden en etkilendiğiniz replikleri yorumlarda paylaşabilirsiniz.



