Yoksul Bir Ziraatçi Tarafınca Kurulan Suzuki’nin Hikâyesi

Günümüzün otomobil devlerinden önde gelen Suzuki markasının hikâyesi, Japonya’nın kırsalından gelen bir çocuğun iyi mi otomobil endüstrisi liderlerinden birine dönüştüğünü barındırıyor.
Suzuki’nin kurucusu Michio’nun yaşamı; erken yaşta başladığı çiftçilik hayatından, bir marangoz olarak kabiliyetlerini keşfetmesine ve peşinden bir mühendislik zekâsı geliştirmesine uzanan esin verici bir macera içeriyor.
Ek olarak Michio’nun işi, beklenmedik zorluklar ve dönüşümlerle doluydu sadece her krizi fırsata çevirmeyi başararak bugünlere geldi. Hazırsanız bu esin verici öykünün derinliklerine dalalım.
Michio Suzuki, 1887 senesinde Japonya’da hayata merhaba dedi ve pamuk tarlalarında çalışan bir ailede büyüdü.
Michio da 7-8 yaşlarından itibaren çiftçilik hayatına atılmıştı. Fazlaca yetenekli biri olduğu erken yaşta anlaşılmıştı ve bir süre sonrasında bir marangozun yanında çalışmaya başlamıştı. Mühendislik zekâsının başlangıcının da burası olduğu düşünülüyor.
1904 senesinde Rus-Japon savaşı patlak verdiğinde birçok sektör es verdi. Michio da dokuma tezgâhında çalışmaya başladı ve bu işi epey sevmiş oldu. 1909 yılına geldiğimizde harp bitmişti. Michio, babasının ipek fabrikasını miras alıp orayı bir dokuma fabrikasına dönüştürmüştü. Burada, desenleri 10 kat daha süratli işleyen ve ayakla çalışan bir alet buluş etti. Gene aynı yılda, “Suzuki Dokuma Tezgâhı İmalat Şirketi”ni kurdu.
Suzuki adı, ikonik olmuştu.

Suzuki fabrikaları, başka ülkelere de yayılmıştı ve işler oldukça iyi gidiyordu sadece II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle her şey tersine döndü. Michio, yeni bir iş girişimine başvurmalıydı. Bu da otomobiller olacaktı.
Japonya her yıl ortalama 20.000 otomobil ithal ediyordu ve bu kafi değildi sadece hükûmet; tabanca, kask, mermi haricinde hiçbir şey görmek istemiyordu. Bu yüzden Michio projesini ertelemek mecburiyetinde bırakılmıştı.
Savaştan sonrasında da işler istediği şeklinde gitmedi.

Cenk bittiğinde, Japonya artık eskisi şeklinde değildi. Sefalet ile açlık hâkimdi. Devlet de herhangi bir destekte bulunmadığından işçiler, işlerini ellerine almaya karar verdi. Ülkenin her yerinde, devlet memurları dahil protestodaydı. Komünistlerin önderliğinde süregelen grevler ve ayaklanmalarda “Bizlere yiyecek verin, bizlere su verin, bizlere maaş verin.” sesleri yükseliyordu.
Bu işçi ayaklanmalarından Suzuki markası da payını almıştı. Kimse, dokuma fabrikasında çalışmak istemiyordu. Michio, başka bir yol düşünmeliydi. Çareyi, fukara insanların gereksinimlerine yönelik üretim yapmakta buldu.
1946 senesinde işler ilerlemeye başladı.

Suzuki, dondurduğu otomobil projesini yeniden hayata geçirme planları halletmeye başladı. İlk tasarımı, oğlunun bisikletinden esinlendiği motorlu bisikletti. Mopedler, birer birer sokaklarda görülmeye başlamıştı.
1952 yılına gelindiğinde bisikletler oldukça daha gelişmişti. Michio, daha da geliştirmesi icap ettiğini biliyordu ve bir motosiklet üretmişti. Japonya’nın trafik kurallarına nazaran hepimiz minik motorlu araçları ehliyetsiz sürebileceğinden bu durum Suzuki’nin işine gelmişti.
Bundan 5 yıl sonrasında ise ilk otomobilini üretecekti.

Suzuki’nin ilk ürettiği otomobil, “Suzulight”, Japon pazarında da üretilen ilk otomobil olmuştu. Eh, hepsi olurken seneler da geçip gitmişti ve Michio artık yaşlı bir adam olmuştu. 70 yaşlarındayken firmanın yöneticiliğinden ayrılıp CEO pozisyonuna geçmişti.
Suzuki şirketi; tekne motorları, kamyonetler, off-road araçları üretmeye devam etmişti. General Motors ile iş birliği icra eden şirket, Avrupa’yı ele geçirmeyi başarmıştı. Bundan sonrasında da başarılarının ardı arkası kesilmedi aslına bakarsan ve günümüzdeki otomobil devlerinin içinde yerini daima korudu.



