Harry Potter’a Eklenmesi Kabul edilen fakat Vazgeçilen Detaylar
Geçtiğimiz günlerde, Dumbledore karakterine yaşam veren başarı göstermiş oyuncu Michael Gambon’ın yaşamını yitirmesiyle, hâlâ eskimeyen Harry Potter serisi yine gündeme geldi. Yazar Rowling, o şekilde bir evren kurmuş ki üstüne konuşulacaklar asla bitmiyor! Ikimiz de bu içeriğimizde, seri süresince gerçekleşmesi planlanan sadece hayata geçirilemeyen detaylardan bahsettik.
Harry Potter evreni, o denli ustaca tasarlanmış ki her okuyuşunuzda yada izleyişinizde sizi o dünyanın içine çekiyor. Üstünden ne kadar vakit geçerse geçsin, ilk Harry Potter tadını aldığınızdaki heyecanı hissedebiliyorsunuz.
Vaka örgüsüyle, karakterleriyle ve detaylarıyla neredeyse hepimizin ezbere bilmiş olduğu seri aslına bakarsak oldukça değişik olabilirdi. Kitapları uzun seneler süresince yazan Rowling’in kafasında bambaşka detaylar vardı ve bu ayrıntılar, tüm serinin kaderini baştan yazabilirdi! İçeriğimizi okuduğunuzda sizi en oldukça şaşırtan detayı yorumlarda merakla bekliyor olacağız. 🙂
Oynadığı Draco Malfoy karakterine cuk oturan Tom Felton, aslına bakarsak o karakteri oynamayacaktı
Felton, Harry Potter ve Ron Weasley rolleri için seçmelere katılmıştı. Tom Felton’ı, ceberrüt evladımız Draco karakteriyle o denli bağdaştırdık ki Harry’yi yada Ron’u oynadığını hayal etmesi bile oldukça zor geliyor!
Rosie O’Donnell ve Robin Williams Harry Potter’da parasız oynamayı teklif ettiler.
İki meşhur Amerikalı oyuncu, Harry Potter filmlerinde yer almayı o denli oldukça istiyordu ki bunu parasız yapma fikrini bile düşündüler! Sadece Harry Potter evreninin yaratıcısı Rowling, “hayır” dedi şu sebeple oyuncu ekibinin yalnızca İngiliz yada İrlandalılardan oluşmasını istiyordu. Meşhur iki oyuncudan biri filmlerde yer alsaydı iyi mi olurdu diye düşünmekten kafaları yiyeceğiz açık ki…
Arthur Weasley’nin ölmesi planlanıyordu.
En sevilen karakterlerden önde gelen Arthur Weasley, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Nagini tarafınca saldırıya uğradığında ölecekti fakat Rowling bu fikirden vazgeçti.
Yazar, karaktere oldukça bağlıydı ve Arthur’un kitaplardaki tek iyi baba figürü bulunduğunu düşünüyordu. Bunun yerine serinin sonunda Lupin ve Tonks’u öldürdü. Arthur ise oldukça iyi bir baba olduğundan hayatta kalma şansını elde etti…
Hermione tek çocuk olmayacaktı.
Harry ve Hermione karakterleri tek çocukken Ron, büyük bir aileden geliyor. Sadece başta planlanana bakılırsa Hermione tek çocuk olmayacaktı. Rowling ona, minik bir Muggle kız kardeş verecekti.
Bir ihtimal senaryoya garip bir dinamik katabilirdi sadece Hermione’nin ailesinden oldukça azca bahsedildiğini düşününce vaka örgüsüne pek de bir katkısının olmayacağı tahmin edilebilir.
Babası benzer biçimde Ron Weasley’in de ölümü planlanmıştı!
Rowling’in kitaplardan çıkardığı en büyük değişim Ron Weasley’nin ölümüydü. Ron’un serinin ortasında ölmesini planlamıştı sadece bunun tam olarak ne vakit ve iyi mi olacağını asla bilememişti.
Her neyse ki bu bu fikirden vazgeçti şu sebeple hikâyenin gidişatı da ciddi bir halde değişirdi. Serinin yarısını Ron’suz hayal bile edemiyoruz! Harry ve Hermione’nin yaşayacağı travmaya girmiyoruz bile…
Öğrencilerin yerleştirileceği binalara seçmen şapka değil, hayaletler karar verecekti.
Bildiğimiz suretiyle, dört Hogwarts binası, onlara katılan öğrencilerin kişiliklerini yansıtıyor. Kabaca bahsedecek olursak; Gryffindor cesurlar için, Hufflepuff nazikler için, Ravenclaw bilgeler için ve Slytherin kurnazlar için.
Bu özellikler hikâyede, Seçmen Şapka tarafınca belirleniyor sadece J.K. Rowling başlangıçta öğrencilerin tamamen Hogwarts’ta yaşayan hayaletlerden oluşan bir mahkeme tarafınca sınıflandırılmasını planlamıştı.
Harry’yi kurtaracak şahıs, Hagrid değil Hermione’nin ailesi olacaktı.
Hikâyenin büyük bir parçası olmayan Hermione’nin ailesine aslına bakarsak başta planlanana bakılırsa mühim bir rol verilecekti. Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı ilk yazarken Granger ve Potter ailesinin birbirini tanımasını sağlamıştı.
Potter’lar bir adada, Granger’lar ise ana karada yaşıyordu. Bir patlama duyan Granger ailesi, Potter’lara yardım etmek için yanlarına gidecekti ve Hermione’nin babası Harry’yi kurtararak Dursley’lere götürecekti.
Hogwarts’ta vampir öğretmenler de olacaktı.
Snape ile ilgili en popüler fanatik teorilerinden biri onun gizli saklı bir vampir olduğu fakat bu kuram hiçbir vakit doğrulanmadı. Sadece Rowling başta, Hogwarts’ta vampir bir öğretmenin olmasını planlamıştı.
Adı Trocar (atardamarlardan kan almak için kullanılan eski bir aygıt) olacaktı fakat yazar, karakterden pek hoşlanmayıp erkenden vazgeçti. Gene de Melez Prens’te Slughorn’un partilerinde Sanguini adlı bir vampiri konuk olarak görebiliyoruz.
Köpekleri seven yaşlı bir cadı karakter olacaktı.
Arabella Figg’in kedili bir karı olmasına ve Dolores Umbridge’in kedilere karşı garip bir takıntısı olmasına karşın köpekleri seven bir karakter göremiyoruz. Hagrid, köpekler de dahil olmak suretiyle her türden hayvanı severdi fakat çoğunlukla esrarengiz yaratıklara odaklanmıştı.
Rowling, Ateş Kadehi’nde, köpekleri seven yaşlı bir cadı olan Mopsy isminde bir karaktere yer vermişti. Bu karakter, Sirius’u Patiayak formunda görecek ve onunla ilgilenmesi için onu yanına alacaktı. Sadece bir editör, vaka örgüsüne pek bir katkısı olmadığını söylediği için karakteri hikâyeden çıkardı.
Kitabın ikonik son sözü, değişik bir halde bitecekti.
Serinin son sözleri oldukça popüler: “All was well (Her şey yolundaydı.).”. Hatta bu söz, Potter fanatiklerinin dövmelerinde bile içeriyor. Sadece bu cümle, ilk başta planlanana bakılırsa kitaplardaki son sözler olmayacaktı.
Rowling uzun süredir serinin son sözünün “yara izi” olacağını söylüyordu. Pozitif bir cümleyle bitirmeyi tercih etme fikri muhtemelen daha iyi bir seçim oldu.
Son olarak, Albus Dumbledore karakterine yaşam veren, geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden Michael Gambon’ı anarak bitirelim:
Kaynaklar: Wizarding World, Parade, Shondaland, Screen Rant, Screen Rant 2
