Sinema

Niçin Eski Filmlerde İnsanlar Süratli Hareket Ediyordu?

Televizyonlarda yada web üstünde illa ki eski siyah beyaz kısa metraj film yada herhangi bir vakası, durumu kayıt altına almış videolara denk gelmişsinizdir. Erken dönem videolar ve filmlerde fark ettiyseniz insanoğlu ve araçlar süratli hareket ediyorlar.

İşte bu duruma izahat getirmek için kendimize “Niçin eski filmlerde insanoğlu süratli hareket ediyor?” sorusunu sorduk ve size en rahat şekilde anlatmaya çalıştık.

Charlie Caplin, Buster Keaton benzer biçimde zamanının öncü beyaz perde yıldızlarının filmlerinde süratli hareket etme sebepleri neymiş öğrenelim bakalım.

Her şey Lumiere Kardeşler’in “sinematograf” adını verdikleri aygıtlarıyla 28 Aralık 1895 günü Paris’te yaptıkları şov ile başladı.

“Bir Trenin La Ciotat Garına Gelişi” isminde ilk beyaz perde vizyonu olarak tarihe geçen bu film 15 kare hızında çekilen, 55 saniye devam eden bir yapımdı. Salonda bulunan 33 şahıs bu filmi izlerken büyüsüne öylesine kapılmışlardı ki üstlerine hakkaten tren geldiğini düşünerek dehşet içinde izlemişlerdi bu gösteriyi.

Yukarıdaki örnekteki benzer biçimde beyaz perdenin ilk dönemlerinde çıkan yapımların genel anlamda herhangi bir mevzusu yoktu. Çoğu zaman günlük yaşamdan kesitler sunan, meydandan geçen insanoğlu vs. benzer biçimde kalabalığın yoğun olduğu bölgelerde çekilmiş kısa belgesel tadında videolar yapılıyordu.

Ee haliyle Lumiere Kardeşler’in başlatmış olduğu bu akımla beraber yeni film üreticileri de piyasada yerini almaya başladı. Bu zamanda meydana getirilen filmlerin hızı da değişik yapımcılar tarafınca yapılması sebebiyle standartlaşmamıştı. Buna ek olarak film ruloları elle çevrildiği için yavaş ve süratli çevirme benzer biçimde insandan kaynaklı faktörler de filmlerin hızına tesir ediyordu.

Teknik imkansızlıklar dolayısıyla inişli çıkışlı seyreden film hızının standart bir sayıya sabitlenmesi de değişen teknolojinin gelişip elektrikli çeviricilerin ortaya çıkmasıyla düzene girmeye başladı.

Filmlerin hızını belirleyen şey, FPS(Frames Per Second) şu demek oluyor ki “Saniye Başına Aktarılan Görüntü Sayısı” kavramıdır.

Mesela Lumiere Kardeşler’in filmi 15 FPS hızındaydı ve bu durum her saniyede 15 kare göreceğimizi söyler. İlk zamanlarda kameralar saniyede 10 kare çekebiliyordu ve bu değişen teknolojinin gelişmesiyle 18’e kadar çıktı ve standart haline geldi.

1920’li yılların sonuna kadar da istisnalar haricinde bu bu şekilde devam etti. Bu döneme kadar filmler hep sessiz olarak çekilmekteydi ve 18 FPS standartı bu yüzden aşılmadı. Ek olarak saniyede 18 kare, seyirci için görme kalıcılığını sakınan şu demek oluyor ki görüntünün kesik kesik gelmemesini elde eden minimum kare sayısıdır.

Sesli film trendinin başlamasıyla bu durum değişmek zorunda kalacaktı.

Bu sebeple iyi kalitede ve film ile senkronize iyi bir ses alabilmek için saniyede 24 kareye gerekseme vardı. Niçin 24 FPS derseniz; saniyede 24 kare oynayan bir film yaşamın naturel akışı benzer biçimde hissedilir. 24 FPS standartına geçildiğinde daha pürüzsüz ve net bir görüntü de sağlanmış oldu.

Şimdi gelelim aslolan sorumuzun cevabına. Eski filmlerde niçin insanoğlu süratli hareket ediyor?

Filmler saniyede 24 kare üstünde çekildiğinde ortaya çıkan görüntü göz için tatminkar bir akıcılık ve süreklilik sağlar. Saniyede 24 kareden daha düşük hızlarda ise göz, görüntüler arasındaki kesintileri hafiften hissetmeye adım atar ve 18 FPS yukarıda da dediğimiz benzer biçimde sınırdır.

Örnekle açıklamak gerekirse; 16 FPS bir kayıt günümüz standartı 24 FPS’de gösterilmesi durumunda tam bir saniyeyi alan 16 kare 0,67 saniyeye sıkıştırılmaktadır. Bu da ortalama olarak 1 saniyede 1,5 saniyelik görüntünün gösterilmesine niçin olur. Doğrusu düşük FPS ile çekilmiş görüntüler 24 FPS’de gösterilmesi durumunda filmdeki insanların bizlere nazaran süratli hareket ediyor hissiyatı vermesine niçin olur.

Düşük FPS mevzusunda günümüze yakın bir örnek vererek yazımızı sonlandıralım.

Yukarıda gördüğünüz Mad Max: Fury Road filminin açılış sahnesi bilgili olarak 24 FPS altında kayda alındı. Videonun 2. dakikasından sonrasında izlerseniz bu farkı daha net anlayabilirsiniz. Yönetmen George Miller’ın bu yöntemi kullanma sebebi ise izleyen kişiyi baş karakter Max kadar telaşlı hissettirmek istemesiydi.

Kaynak: inploid, Iyi mi Yahu, FilMhakika



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu