Netflix’te İzleyebileceğiniz En İyi 12 Alaycı Belgesel

Pandemisiydi, karantinasıydıydı derken Netflix’te bulunan ne kadar yapım var ise sildik süpürdük. Peki şimdi ne izleyeceğiz? Eğer siz de aynı sıkıntıdan muzdaripseniz ya da yalnız ‘Hep aynı türleri izlemekten sıkıldım ya,’ diyorsanız işte size Netflix’te bulabileceğiniz En iyi 12 alaycı belgesel.
Tahmin ediyoruz ki evlere tıkılıp kaldığımız uzun karantina süreci süresince siz de bizim şeklinde Netflix’de bulunan tüm show ve filmlerin dibini sıyırmış bulunmaktasınız. Kendimizle baş başa kalmaya kucak kucak vaktimizin olduğu bu sıkıntılı dönemde işlerin bu noktaya gelmesinden daha naturel bir şey de olması imkansız aslına bakarsanız; sadece şimdi de geriye pek bir şey bırakamadığımız için izleyecek bir şeylerin açlığını çekiyoruz. Eğer siz de Netflix’de izlenecek bir şeyler bulmakta zorlanıyor ya da hep karşınıza çıkıp duran tek düze türlerden sıkıldıysanız size mükemmel bir önerimiz var: Mockumentary, şu demek oluyor ki düzmece ya da alaycı belgesel.
Bazı komediler, ya hep ya da asla kuralına bakılırsa oynar; aşırıya kaçan karakterleriyle büyük kahkahalar yaratır ve oldukça detaylı fizyolojik şakalar yapar. Ötekiler, küçük anlamış olur ve garip karakter özelliklerini kullanarak seyircisinden kahkaha çalmayı tercih ederek zor yolu seçer. İşte alaycı belgeseller de tam olarak bu aşamada devreye giriyor. Türün adından da anlaşılacağı şeklinde, bu biçim komediler, kendini ciddiye alan belgesel formatını benimseyerek basit mevzulara, katı yapısı ve hafifçe tonları ile yepyeni bir nefes getiriyor. Bu komediler sırf belgesel formatında çekiliyor diye samimiyetsiz ve soğuk olacak sanıyorsanız, hayatınızın şokunu yaşamaya hazır olun.
David Brent ve Michael Scott şeklinde neredeyse hepimizin bilmiş olduğu yaşamdan daha büyük birçok karakter, bu türün bir eseri ve işleri aslolan gülünç icra eden şey de bu komik karakterin neredeyse inandırıcı bir halde gerçek olan durumlara yerleştirilmiş olması.
İşte sizler için seçtiğimiz 15 düzmece güldürü:
- Between Two Ferns: The Movie
- American Vandal
- David Brent: Life on the road
- Houston: We have a sorun
- Paquita Salas
- People Just Do Nothing
- Trailer Park Boys
- Little Lunch
- Documentary Now!
- W1A
- Best in Show
- The Office
Garip bir adam, garip bir talk şov: Between Two Ferns: The Movie
IMDb: 6,1
Rotten Tomatoes: %75
Due Date ve Hangover serisinden tanıdığımız Zack Galifianakis‘in ev sahipliği yapmış olduğu bir talk şov hayal edin. Kendine özgü karakteriyle malum bu gülünç insanın sunmuş olduğu bir talk şovun ne kadar gülünç olabileceğini azca oldukça tahmin ediyorsunuzdur. Netflix’teki bu alaycı belgesel, sizi bir talk şovun ne kadar gülünç olabileceğine ikna etmeye kafi olacaktır.
Küçük bir dokunuşla bazı acayip vakalar: American Vandal
IMDb: 8,2
Rotten Tomatoes: %98
Netflix, Making a Murderer ve The Keepers şeklinde orijinal belgesel dizileriyle gerçek kabahat türünde başarısını kanıtladı. Şimdiyse işleri birazcık komikleştirip, 27 fakülte otomobilinin sprey boyayla boyanmasının neticelerini American Vandal ile bizlere sunuyor.
Çoğumuz illaki bir kez olsun en klasik liseli şakalarından birisi olan liseli evlatların ansızın her yerde altlarına hayata geçirmeye başladıkları bir Amerikan sitcom yada filmi izlemişizdir; sadece bu şakalardan geldikleri yerde oldukça var. Alaycı belgesel türünün başarı göstermiş bir örneği olan Amerikan Vandal ile onların ardındaki gerçeğin yanı sıra sonrasına da tanıklık edebilirsiniz.
Her şeyden ilkin işin içinde Ricky Gervais var: David Brent: Life on the Road
IMDb: 6,3
Rotten Tomatoes: %59
Ricky Gervais, İngiliz The Office versiyonundaki karakterini tamamlayıp araya da birkaç stand-up şovu sıkıştırdıktan sonrasında bu alaycı belgeseli yayınladı. Yoldaki bir rock yıldızının yaşamını özetleyen David Brent: Life on the Road, şimdiye kadar yapılmış her grup turnesi belgeselinin gülünç bir yorumu.
Bu yapımda gerçekle efsaneleşmiş iç içe geçiyor: Houston: We Have a Sorun
https://www.youtube.com/watch?v=Q_oQFplWs_g
IMDb: 7,9
Rotten Tomatoes: %60
Çoğumuz o ya da bu kaynaktan ‘Houston: We have a sorun’ı duymuşuzdur; ne de olsa Amerikan tarihinin en mühim vakalarından birisinden bahsediyoruz.
Bu listedeki –ve muhtemelen daha ilkin gördüğünüz- hiçbir şeye benzemeyen Houston: We have a sorun, Yugoslavya’nın 50’li ve 60’lı yılların uzay yarışında etken fakat unutulmuş bir katılımcı bulunduğunu ve aslen uzay programını ABD’ye sattığını öne sürüyor. Gerçekle efsaneyi harmanlayan bu alaycı belgeseli izlerken oldukça keyif alacağınızın garantisini verebiliriz.
Bir İspanyol komedisi: Paquita Salas
IMDb: 8,0
Rotten Tomatoes: %83
Üç sezonu olan Paquita Salas; İspanya’nın en ümit verici beceri ajanlarından biri olarak tanımlanan Paquita’nın en büyük müşterisini kaybettikten sonrasında işlerinin ters gitmesini ve yeni müşteriler edinme macerasında başına gelen keyifli vakaları özetleyen İspanyol yapımı bir alaycı güldürü.
Bir değişik radyo: People Just Do Nothing
IMDb: 8,5
Rotten Tomatoes: –
Listede bulunan öteki birkaç maddeden de anlayabileceğiniz suretiyle İngilizler bu alaycı belgesel işine bayılıyor ve bu işte oldukça iyi oldukları da söylenebilir.
People Just Do Nothing, korsan radyo istasyonları Kurupt FM’i kitlelere tanıtmaya çalışan bir grup eski-MC-yeni-radyo DJ’nin yaşamını belgesel formatında bizlere sunuyor. Dizinin, En İyi Senaryolu Güldürü branşında BAFTA kazanarak Birleşik Krallık’ta mühim bir başarı elde ettiğini de belirtmek lazım.
The Office’den ilkin o vardı: Trailer Park Boys
https://www.youtube.com/watch?v=a-9vuhaKDxY
IMDb: 8,5
Rotten Tomatoes: %89 (Audience Score)
The Office, Birleşik Krallık televizyonunu sarsmadan ilkin, Kanada’da Trailer Park Boys vardı. TV sahtekarlığı türünün öncüsü diyebileceğimiz Trailer Park Boys, 2014 senesinde tekrardan yayınlanana kadar ABD’de radarın haricinde kalmıştı. Üç minik dolandırıcının istismarlarını ve yaşadıkları yer olan Nova Scotian karavan parkında meydana gelenleri mevzu edinen ana dizinin yanı sıra bir sürü hususi ve uzun metrajlı bölümlerine de Netflix üstünden ulaşabilirsiniz.
Minik seyircileri de düşündük: Little Lunch
IMDb: 8,3
Rotten Tomatoes: –
Alaycı belgesel yalnız yetişkinler için olacak diye bir kaide yok. Aynı adlı çocuk kitabı serisinden uyarlanan, bir ilkokulun oyun alanında geçen Little Lunch; çocuklarınızla beraber itimat ve keyifle izleyebileceğiniz bir alaycı güldürü.
Her kısmı kendine özgü: Documentary Now!
IMDb: 8,1
Rotten Tomatoes: %94
Çoğumuzun Saturday Night Live’dan aşina olduğu Fred Armisen ve Bill Hader; bu seçki güldürü dizisinde, alaycı belgeseli yeni zirvelere taşıyor. Bu listedeki öteki dizilerden değişik olarak Documentary Now!’ın her kısmı birbirinden bağımsız ve oldukça hususi şekilde çekilmiş bir belgesel stilini öykünmek etmek için tasarlanmış. Klasik Gri Bahçeler’den VICE News’in karşı karşıya gazeteciliğine kadar her şeyin büyük bir hassasiyetle, ‘bukalemun’ diyebileceğimiz Hader ve Armisen tarafınca tiye alındığı Documentary Now!’a bayılacaksınız.
Olimpiyat organizasyonlarının arkaplanında neler dönüyor: W1A
IMDb: 7,8
Rotten Tomatoes: %93 (Audience score)
Londra’nın 2012 Olimpiyat Oyunları‘na ev sahipliği yapmış olduğu sırada BBC, oyunların organizasyonu hakkında Twenty Twelve adlı düzmece belgeseli yayınladı ve seri, Olimpiyatlar’dan sonrasında bile devam edecek kadar popüler oldu; böylece W1A hayata merhaba dedi. Downton Abbey’den bildiğimiz Hugh Bonneville ve Spaced’den Jessica Hynes’ın başrolleri canlandırdığı, BBC’deki günlük yaşamı izleyen bu dizi de alaycı belgeselin en iyi örneklerinden.
Sempatik dostlar ve bir garip sahipleri: Best in Show
IMDb: 7,5
Rotten Tomatoes: %93
Yönetmen Christopher Guest‘in eseri, tüm düzmece türün bel kemiğini oluşturuyor. Tüm filmleri içinde Guest’in köpek şovu belgeseli Best In Show, kim bilir -haklı olarak- en oldukça saygı göreni. Eğer düzmece belgesel türünün meraklısıysanız; Catherine O’Hara ve Eugene Levy’nin gerçekte kim olduklarını unutturacak kadar gerçek karakterler yarattığı, sempatik köpekler ve deli sahiplerini mevzu alan Best in Show’u izlememeniz için hiçbir niçin yok.
Efsaneleşmiş: The Office
IMDb: 8,9
Rotten Tomatoes: %81
Düzmece belgesel türünden bahsedip de The Office’den bahsetmemek olur mu asla? Yakaladığı başarı yardımıyla düzmece formatın ana akım olduğu, çığır açan efsaneleşmiş The Office, Steve Carell’in kelimenin tam anlamıyla ‘yaşam verdiği’ Michael Scott‘ın pek de basit olmayan yönetim tarzını ele alırken, bir kağıt şirketindeki çalışanların hayatlarındaki iniş çıkışları ve ofiste olanları yalın bir üslupla konu alıyor; sadece bunu olabilecek en iyi şekilde yapıyor. Toplam 201 bölümlük 9 sezonu bulunana The Office’i eğer hala izlemediyseniz oldukça şey kaçırıyorsunuz.



