Türk Mitolojisindeki Fantastik Varlıklar – Webtekno – Güncel Teknoloji Haberleri ve Video İncelemeleri

Ejderhadan kurt adamlara kadar varlıklı bir alt yapısı bulunan Türk mitolojisinde yer edinen 16 varlığı derledik. Fantastik filmlere koysak sırıtmayacak bu varlıkların görsel betimlemesini ise suni zeka vasıtasıyla tasarladık.
Mitoloji denildiğinde pek çoğumuzun aklına Yunan yada İskandinav mitolojisi gelse de aslen Türk mitolojisi de son aşama varlıklı bir mitoloji. Haliyle içinde pek oldukca mühim varlık içeriyor. Bu varlıklardan bazıları ise fantastik filmlerde oynasa sırıtmayacak seviyede ilgi çekici.
Biz de bu varlıkları listelemek istedik. Bunu yaparken bu varlıkların mitolojide yer edinen bilgilerini Midjourney‘e ileterek görsel oluşturmasını sağladık.
İyiliğin ve yaratılışın başlangıcı olan meleklerin hepsi “Ayıhı” olarak biliniyor.
Türk anlatılarındaki Albastı, Abası benzer biçimde kötücül ruhların aksine “Ayıhılar” iyi ruhlardır. Bolluğu, verimli toprakları ve doğurganlığı temsil ediyorlar. Tıpkı Eru’nun yarattığı Elbereth ve Yavanna benzer biçimde.
Yarı insan yarı yılan olan “Maranlar” her derde ilaç olarak anlatılan ve en bilindik varlıklar.

Maranlar, belden aşağısı yılan benzer biçimde görünen, yardımsever ve iyicil varlıklar olarak biliniyor. Asla yaşlanmayan ve öldüklerinde ruhlarının kızlarına geçtiğine inanılıyor. Maranların kraliçesi olan Şahmaran’ın insanoğlu tarafınca öldürüldüğünü öğrenince insanları yerle bir edeceklerine dair inanışlardan bahsediliyor.
Yakın dönemde Netflix’te gösterilen Şahmaran adlı fantastik dizide değişik bir halde olsa da ele alınıyor.
Yedi başlı ejderha “Badraç”ı durdurabilmek için başlarının yedisinin de kesilmesi gerekiyor.

Türk mitolojisindeki ejderhalar için ayrı bir sıralama yapsak yeridir. Bunlardan en ürkütücü olan da birden fazla başı olan Badraç. Onun etkisiz hale getirilebilmesi için tüm başlarının kesilmesi gerektiği rivayet ediliyor. Derisi zırh benzer biçimde görünen pullarla kaplı bir ejderha olarak biliniyor. Game of Thrones evrenindeki ejderhalardan olsa asla yadırgamazdık.
“İtbaraklar”, içinde kurtların olduğu fantastik bir yapımda yer alsa kötü olmazdı.

Kuzeybatı Asya’da karanlık ve uzak diyarlarda yaşadığına inanılan bir topluluk olan İtbaraklar, insan vücutlu ve köpek başlı olarak tasvir edilmişler. Oğuz Kağan destanında yer edinen İtbaraklar ile Türkler devamlı harp halindeler.
“Bükrek ve Sangal” adlı iki ejderha; geceyle gündüz, ateşle su benzer biçimde birbirine zıt iki terimi temsil ediyor.

Tarih süresince iyiliğin ve kötülüğün devamlı bir savaşım halinde olduğu anlatılara şahit olduk. Bunlardan biri de Altay mitolojisindeki Bükrek ve Sangal adlı iki ejderhanın hikayesi. Her kültürde olduğu benzer biçimde bizim kültürümüzde bazı ejderha figürleri içeriyor.
Bükrek, kanatları olmamasına karşın uzun bir boyuna ve kuvvetli pençelere haiz bir ejderha. Denizde yaşayan devasa bir sürüngene benziyor ve iyiliği temsil ediyor. Bükrek’in sesi dünyanın öteki ucuna ulaşabilecek özellikte. Kötülüğü temsil eden Sangal ise Bükrek’in aksine uçabiliyor. Rivayete bakılırsa bu iki ejderhanın savaşı 9 yıl sürmüş ve iyilik kazanmış.
“Abra” kızıl pençeli, timsah suratlı, parlak bakır rengi gözlere haiz kuvvetli bir yeraltı yılanı.

Abra, yeraltı denizinde yaşayan dehşet verici bir su yılanı. Anlatılanlara bakılırsa Abra çoğu zaman Yutba isminde öteki bir su yılanıyla beraber yer altında yaşıyor. Bazı anlatılara bakılırsa bunlar aynı karakteri temsil ediyor.
“Emegenler”, yeryüzündeki tüm fena şeylerin deposu olarak görülüyor.

Çerkes efsanelerinde anlatılan Emegenler; oldukca başlı, çirkin ve kötücül varlıklar. Üç ayda bir yüzden fazla yavru doğuruyorlar. Çirkinlikleri ve sayılarının oldukca süratli artması yönüyle orkları andırıyorlar.
“Hınkır Munkur”, insanları boğarak öldürüp yiyen bir canavar.

Karnında yavrusunu taşımış olduğu bir kesesi var. Kendisi, en acayip korkuya haiz canavar. Birinin onun üstüne işemesinden oldukca korkuyor. Üstüne gittiği insanların bunu yapmış olup kurtulması oldukca ihtimaller içinde aslen. Troller, goblinler ve devlerden birinin yerini alsa {hiç de} sırıtmaz.
Başımıza ‘şans kuşu kondu’ dediğimiz “Hüma kuşu”, iyi şansı temsil ediyor.

Aden kuşu olarak da biliniyor. Hüma kuşu asla dinlenmeden oldukca yükseklerden uzun süre uçabilen bir kuş olarak anlatılıyor. Eski inanışlara bakılırsa, hükümdarı ölen halk, Hüma kuşu başına konan kişiyi yeni hükümdarları olarak belirlermiş.
Bundan dolayı devlet kuşu, şans kuşu benzer biçimde anlamları da kazanan bu söylem, günümüzde bile kullanılıyor. Oldukça talihli bir vaka yaşayan insanoğlu “başımıza devlet kuşu kondu” söylemini de kullanıyor.
“Hırtık” adlı mahluk, alevden korkan bir at hırsızı.

Fırat Nehri’nde yaşadığına inanılan, vücudu tüylerle kaplı ve ayakları ters olan kötücül bir varlık. Karanlıkta ortaya çıkıyor. Kılık değiştirip yerine geçmiş olduğu kurbanlarının yakınlarını kandırarak dere kıyısına götürüyor. Onları boğarak öldürüyor. Ek olarak geceleri at çalıyor. Bu yüzden mi saçı sakalı birbirine karışmış insanlara at hırsızı yakıştırmasını yapıyoruz acaba?
Orman yaratığı “Arçura”, sizi gülmekten öldürebilir.

Saçları ve vücudunu kaplayan tüylerden kendisi görünmeyen kötücül bir orman varlığı. Ansızın çirkin halinden genç ve hoş bir adama ya da bir keçiye dönüşebiliyor. İlk betimlemelerle Hobbit üçlemesindeki ormanda yaşayan büyücü Radagast’ı anımsatsa da Arçura fena bir mahluk. Dört gözü, üç kolu ve üç bacağı olduğu söyleniyor. İnsanları güldürerek onları çatlattığına inanılıyor.
“Tepegöz” çoğumuz için en bilindik karakter.

Dev cüssesiyle aşırı kuvvetli bir mahluk. Tepegöz’ün vücudu o denli kuvvetli ki kılıçların ve okların onun üstünde işe yaramadığını söyleyebiliriz. Tasvirlere bakılırsa devasa ve kuvvetli bir devi andırsa da onu bayağı bir dev olmaktan ayıran en belirgin özelliği kafasında bulunan devasa bir göz. Vücudundaki en zayıf nokta, haiz olduğu tek gözü. Adıyla görünümü en uyumlu olan varlık.
Kirli kokan ve demir uzuvlara haiz “Demirkıynak”, bazı kaynaklarda Tepegöz’ün kız kardeşi olarak geçiyor.

Demir tırnakları ve demirden bir burnu olan Demirkıynak, oldukca kirli koktuğu tasvir edilen ve dişi olarak atfedilen bir varlık. Biçim değiştirebiliyor, acayip sesler çıkarıp insanları delirttiği söyleniyor. Ormanda yaşayan bu varlığın tek korkmuş olduğu şey su.
“Hortlak”ları bilmeyenimiz yoktur.

Neredeyse bir çok kültürde olduğu benzer biçimde bizim kültürümüzde de öldükten sonrasında fena bir halde dirildiğine inanılan varlıklar olarak biliyoruz. Zombili yapımlar son dönemlerde popüler olduğundan onlara aşinayız. Sadece hortlaklara tamamen zombi diyemeyiz. Bir ihtimal Aragorn’un azad etmiş olduğu Ölüler ordusunun kralıyla bir benzerliği bulunduğunu hayal edebiliriz.
“Yelbegen” tüm Orta Dünya’yı yiyip yutabilir.

Oldukça başlı olduğuna inanılan Yelbegenler; kurbağa, yılan ve insanları yiyen bir mahluk olarak tasvir ediliyor. Hatta Güneş ve Ay’ı bile yutabilecek özellikte olduğu düşünülüyor. Rohan’dan Shire’a her yeri yiyebilecek güçte bir mahluk da Orta Dünya evreni için kulağa acayip gelmiyor.
“İççi” adlı varlıklar koruyucu ruhlardan.

İççiler, insanlara karşı iyi ve koruyucu davranırlar. Eski inanışlara bakılırsa ırmakların, ormanların, toprağın koruyucu ruhları vardır. İççi adlı varlıklar temiz olan alanlardan hoşlanırlar.



